Wikipedia
Arama sonuçları
2 Mayıs 2018 Çarşamba
1 Mayıs 2018 Salı
Guslü geciktirmek
Sual: Yatsıyı kıldıktan sonra cünüp olan, ne vakte kadar cünüp dursa günah olmaz?
CEVAP
Yatsı namazını kıldıktan sonra cünüp olanın sabah namazına kadar guslünü tehir etmesi caizse de hemen yıkanması elbette çok iyi olur. İmam-ı Gazali hazretleri, (Cünüp olup gusletmeden bir namaz vaktini geçirene, ateşten gömlek giydirilecektir) buyuruyor. Namaz kılan ve kılmayan herkes, bir namaz vaktini cünüp geçirirse, çok azap görür. Mesela, öğle ezanından sonra cünüp olanın öğle namazını kılmamışsa, ikindi vaktine öğleyi kılacak kadar zaman kalınca gusletmesi farz olur. Farzı yapmak çok sevap, yapmamak büyük bir günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Cünüp olunca, çabuk gusletmeli! Çünkü kiramen kâtibin melekleri, cünüp gezenden incinir.) [Ey Oğul İlmihali]
(Canlı resmi, köpek ve cünüp bulunan odaya rahmet melekleri girmez.) [Nesai]
(Cünübe, sarhoşa rahmet meleği yaklaşmaz.) [Bezzar]
(Gusletmek için kalkana, üzerindeki kıl sayısınca sevap verilir, o kadar günahı affolur, Cennetteki derecesi yükselir. Guslü için ona verilecek sevap, dünyada bulunan her şeyden daha hayırlı olur. Allahü teâlâ meleklerine, "Bakın bu kulum, gece üşenmeden kalkıp emrime uymak için guslediyor. Şahit olun ki, bunun günahlarını af ve mağfiret eyledim" buyurur.) [Gunye]
Guslü terk eden
Sual: Guslü terk eden dinden çıkar mı?
CEVAP
Guslü terk eden dinden çıkmazsa da büyük günah işlemiş olur. Gusülsüz gezen, namaz kılamaz. Namaz kılmamak insanı küfre sürükleyen büyük günahlardandır. Böyle bir kimsenin de imanını kaybetmesi çok kolay olur. Onun için guslü geciktirmemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ buyuruyor ki: Şu üç şeye devam eden, gerçek dostumdur. Bunları terk eden de, gerçek düşmanımdır. Bu üç şey, namaz, oruç ve cünüplükten gusüldür.) [Beyheki]
Allahü teâlânın düşmanım dediği ve rahmet meleklerinin uzak durduğu bir kimsenin evinde huzur, bereket diye bir şey kalır mı?
Gençler ve gusül
Sual: Sabah ihtilam olarak kalktığımda gusül almam gerekiyor. Fakat okula geç kalmamak için guslü namaz vakitleri geçse dahi okuldan geldikten sonra almam mümkün mü?
CEVAP
İki dakikada gusletmek mümkündür. Namaz vakitlerini cünüp geçirmek haramdır. Namaz kılmamak da ayrıca haramdır. Çifte haram işlemek daha büyük günahtır.
Cünüp gezmek
Sual: Annemle babam, benim sık sık banyo etmeme mani oluyorlar. Cünüp geziyorum. Cünüp ölen, kâfir olarak mı ölür?
CEVAP
Cünüp gezmek büyük günahsa da, cünüp gezerek günah işleyene kâfir denmez. Namaz kılmamak çok büyük günahtır. Cünüp gezen, namaz da kılamaz. Uygun bir şekilde yıkanmanızın gerektiğini bildirmeniz gerekir.
Hayzı biten kadın
Sual: Sabah güneş doğunca hayzı biten kadın, öğle namazına kadar guslü geciktirebilir mi?
CEVAP
Öğle namazını vaktinde kılacak kadar guslü geciktirmesi caiz olur; fakat ilk fırsatta gusletmesi iyi olur.
Cünüpken ölmek
Sual: (Cünüpken ölen kâfir olarak ölür) deniyor. Böyle bir şey var mıdır?
CEVAP
Hayır, öyle bir şey yoktur. Eshab-ı kiramdan Hanzala hazretleri, gusletmeye vakit bulamadığı için, Uhud Savaşı'nda cünüp olarak şehit olmuş, onu melekler yıkamıştı. Bunun için (Gasîl-ül-melâike) ismi ile şereflenmişti. Meleklerin yıkadığı, guslettirdiği zat demektir.
Sünnet üzere gusletmek
Sual: Sünnet üzere nasıl gusledilir?
CEVAP
Gusletmek çok kolaydır. Ağzını ve burnunu suyla yıkayıp, denize veya göle girip çıkan yahut duş altında bütün vücudunu ıslatan gusletmiş olur. Önce abdest alıp, sonra bütün vücut yıkanırsa sünnete uygun olur. Gusletmek için niyet, Hanefi’de sünnet, diğer mezheplerde farzdır. Guslederken niyeti unutanın da guslü geçerli olur.
Guslederken besmele okunur. Hatta kelime-i şehadet de getirmek iyi olur. Sünnet üzere gusül abdesti almak için, önce, temiz olsa bile, iki eli ve avret yerini yıkamalıdır. Sonra bedeninde necaset varsa yıkamalı, sonra, gusle niyet ederek tam bir abdest almalı. Sonra bütün bedene üç defa su dökmelidir. Önce üç defa başa, sonra üç defa sağ omuza, sonra üç defa sol omuza dökmeli, her döküşte, o taraf tamam ıslanmalı. Birinci dökmede ovmalıdır. Gusülde, bir organa dökülen suyu, başka organlara akıtmak caiz olup, orası da temizlenir; çünkü gusülde bütün beden, bir organ sayılır. Abdest alırken bir organa dökülen suyla , başka organ ıslanırsa, yıkanmış sayılmaz. Gusül tamam olunca, tekrar abdest almak mekruhtur. Gusül ederken abdesti bozulursa, gusle zararı olmaz, fakat namaz kılmak için bir daha almak lazım olur.
Guslederken sabunlanmak, keselenmek uygun olmaz. Kirden yıkanma işini ya gusülden sonra yapmalı veya önce yapmak gerekir. İkisinin aynı anda yapılması uygun olmaz. Gusülde fazla su harcanmış olur, mekruh olur. Maliki’deyse muvalata yani aralıksız yıkamaya mani olursa gusül geçerli olmaz.
Banyoya girince önce gusledilir. Sonra kir için yıkanılır. Kir için yıkanırken ihtiyaç kadar fazla su sarf etmenin mahzuru olmaz.
Gusül abdesti alırken, namaz abdesti bozacak haller olursa (mesela kan çıksa, yellenilse, idrar çıksa vs.) gusle kalınan yerden devam edilir, abdesti bozan şey guslü bozmaz. Sadece bu abdestle namaz kılınmaz, sonra namaz abdesti almak gerekir.
Cünüpken, kasık ve koltuk altı tıraşı olmak, saç, tırnak kesmek, mekruh olur. Hayzlıyken, bunlar mekruh değildir. Onun için, cünüpken, gusülden önce bunları yapmamalı. Ya gusülden sonra veya başka zaman yapmalı.
Gusül ve israf
Sual: Abdestte ve gusülde, gereğinden fazla su kullanmak israf mıdır?
CEVAP
Evet. Yalnız, gusletmeden önce veya sonra, kirlerden temizlenmek için yıkanmanın mahzuru yoktur.
Vesvese
Sual: Vesveseli biriyim. Dikkat etmeme rağmen, abdestte gusülde kuru yerim kalmışsa yahut secde-i sehv yapılacakken unutmuşsam, buna benzer başka şeyleri unutmuşsam, oruçlu iken unutup yiyip içmişsem, unutarak namaz vaktini çıkarmışsam, sonra da hatırlamadığım için kaza etmemişsem, ahirette benim halim nice olur?
CEVAP
Dinimizde unutmak özürdür. Unutarak yiyip içmek orucu bozmaz, kaza da gerekmez. Unutarak namazın kazaya kalması da günah olmaz.
Abdestte, gusülde kuru yer kalmışsa, bilmediğiniz için hiç mahzuru olmaz. Acaba kuru yer kaldı mı diye defalarca yıkamak gerekmez. Bunlar vesvesedir, vesvese ise günahtır.
Guslederken konuşmak
Sual: Guslederken konuşmak sakıncalı mıdır?
CEVAP
Guslederken konuşmamak sünnettir. İhtiyaç yokken konuşmamalıdır.
Başka yerde almak
Sual: S. Ebediyye’de, (Guslettikten sonra, tekrar abdest almak mekruhtur. Abdest bozulmadan, başka yerde almak caizdir) deniyor. Başka yerde almaktan maksat nedir?
CEVAP
Guslettiği yerde değil de, başka yerdeki lavaboda abdest almak demektir. Böyle olursa, mekruh olmaz.
Gusülden sonra ayakları yıkamak
Sual: Gusülden sonra ayakları tekrar yıkamak gerekir mi?
CEVAP
Eğer ayakların altında su toplanıyorsa, çıkarken ayakları tekrar yıkamak gerekir. Su toplanmıyorsa tekrar yıkanmaz.
Mâlikî’ye göre guslederken
Sual: Mâlikî mezhebinde ön avret yerine avuç veya parmakların içiyle dokunan erkeğin abdesti bozuluyor. Mâlikî mezhebini taklit eden erkek, guslederken önce avret yerlerini yıkasa sonra, bir daha ön avret yerine hiç dokunmasa, abdest alıp guslettikten sonra, bu gusül abdestiyle namaz kılabilir mi?
CEVAP
Kılabilir. Guslederken ön avret yerine abdestten sonra dokunulmazsa, abdesti bozulmaz. Avret yerine dokunmak gusle zaten zarar vermez, yani dokunulsa da gusle devam edilir. Sonra namaz kılmak için, sadece namaz abdesti alması yeterli olur. Kadınların ise, avret yerlerine dokunsalar da, abdestleri bozulmaz.
Guslün farzları
Sual: Dört mezhebe göre, guslün farzları nelerdir?
CEVAP
Hanefî’de:
1- Ağzın içini yıkamak,
2- Burnun içini yıkamak,
3- Bedenin her yerini yıkamak. [Göbek içini, bıyık, kaş ve sakalı ve altlarındaki derileri ve baştaki saçları yıkamak farzdır. Gözleri ve kapalı küpe deliğini yıkamak gerekmez.]
Mâlikî’de:
1- Niyet,
2- Bedenin her yerini yıkamak,
3- Delk,
4- Muvalat,
5- Saçları hilâllemek.
Şâfiî’de:
1- Niyet,
2- Bedenin her yerini yıkamak. [Bazı kitaplarda, Şafii’de guslün farzı üçtür deniyor. Bedendeki necaseti temizlemeyi de ekliyorlar. Beden yıkanınca, necaset de temizlenmiş olacağı için, guslün farzına iki denmesinin mahzuru olmaz.]
Hanbelî’de: Guslün farzı birdir, bu da bütün vücudu yıkamaktır. Bu, guslün rüknüdür. Yani guslün içindeki farzdır. Gusle başlarken, niyet etmek ve Besmele çekmek de farzdır. Ağzın ve burnun içi, bedenin dışı sayıldığı için, buraları da yıkamak farzdır. Bunlar da ilave edince, guslün farzı 5 oluyor:
1- Niyet etmek,
2- Besmele çekmek,
3- Bedenin her yerini yıkamak,
4- Ağzın içini yıkamak,
5- Burnun içini yıkamak.
Gusülde gargara
Sual: Gusülde, gargara şart mıdır? Buruna çok su çekip, yanma hissedilmesi gerekir mi?
CEVAP
Hayır, öyle bir şart yoktur. Gargara yapmak abdestte de, gusülde de farz değil, sünnettir. Oruçluyken gargara yapmak ise mekruhtur. (S. Ebediyye)
Sual: Gusül abdestinde farz olarak yapılması gerekenler nelerdir?
Cevap: Hanefi mezhebinde gusülde mutlak yapılması gereken farz üçtür:
1- Ağzın hepsini iyice yıkamak. Ağız dolusu su içmekle de olur ise de, yutmak mekruhtur diyen âlimler de olmuştur.
2- Burnu yıkamak. Burundaki kuru kir altını ve ağızdaki, çiğnenmiş ekmek altını yıkamazsa gusül sahih olmaz. Hanbeli mezhebinde, mazmaza ve istinşak, abdest alırken de, gusülde de farzdır.
3- Bedenin her yerini yıkamaktır. Bedenin, ıslatılmasında haraç olmayan yerlerini yıkamak farzdır. Yıkanan yerleri ovalamak lazım değil ise de, müstehabtır. İmam-ı Malik ile imam-ı Ebu Yusuf hazretleri lazımdır buyurdu.
30 Nisan 2018 Pazartesi
Berat Gecesi'nin önemi ve anlamı
Berat Gecesi gelip çattı. Milyonlarca Müslüman bu gece Cenab-ı Hakk'a ellerini açacak ve af dileyecek. Berat Kandili'nin önemi bununla sınırla değil. Milyonlarca kişi Berat nedir? Berat Kandili nedir? sorularına yanıt arıyor.
A+A-
11 Ayın sultanı Ramazan'ın habercisi olan Berat Kandili 30 Nisan 2018, yani bu akşam idrak edilecek. 3 aylar girdiğinden beri önce Regaip, ardından Miraç Kandili idrak edildi. Fakat Berat Kandili hem Ramazan'ın habericisi olması, hem de taşıdığı önem ve anlam bakımından farklı bir yerde konumlanıyor.Hicri Takvim'de Şaban Ayı'nın 15. Gecesi Berat Kandili olarak kutlanır. Berat Kandili İslam dininde son derece önemlidir. İslami pek çok kaynakta Berat Kandili'nin önemi ve anlamı için sözler bulunmaktadır. 30 Nisan 2018 Pazartesi akşamı idrak edeceğimiz Berat Kandili nedir? Berat ne demektir? Merak edilen herşey haberimizin içeriğinde yer alıyor.Berat nedir?Berat, Arapça bir kelimedir. Anlamı ise 'bağışlanmak, temize çıkmak' olarak bilinir. Berat Kandili eskiden ''leyle-i beraa'' ve ''leyle-i mübareke' gibi isimlerle anılmaktaydı. Ondan daha önce ise 'leyle-i rahmet'' ve ''leyle-i sakk'' gibi adlandırmalar da bulunmaktaydı.Berat ismi Türkçe'de Beraat olarak bilinmektedir. Bu kelime aynı zamanda bir zorluktan kurtulmak anlamına da gelebilmektedir.Berat Kandili nedir?Üç Aylar içinde Ramazan'a kadar üç kandil gecesi bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla Regaip, Miraç ve Berat Kandilleridir. Her bir kandil önemli olduğu gibi, Ramazan'a en yakın kandil olması nedeniyle Berat Kandili bir müjdeci olarak görülür.Berat Kandili ise müjdelendiği üzere Amel defterlerinin yazıldığı gecedir. Bu gece boyunca kulların amel defterleri yazılacağı için bu gece için bağışlanma ve tövbe yolları aramak son derece önem arz eder.Berat Kandili'nin esas önemi ise, Cenab-ı Hakk'ın Kur'an-ı Kerim'i Berat Gecesi yedi semadan dünya semasına indirmesidir. Peygamber Efendimiz'e nail olması ise Kadir Gecesi olmuştur.Berat Kandili'nin önemi ve anlamı nedir?Berat Kandili boyunca tövbe kapısı açık bırakılacaktır. Bu nedenle amel defterlerinin yazıldığı Berat Gecesi boyunca ibadet, dua ve tövbe istiğfar etmek çok önemlidir. Bu nedenle Mü'minler bu geceyi boş geçirmemek için elinden geleni yaparlar. Bu da Berat Kandili'nin faziletlerinden istifade etmek için pek çok yol aramalarına neden olur.Berat'ın kelime anlamları içinde temize çıkmak, bağışlanmak bulunmaktadır. Gerçekten de Berat Gecesi bir bağışlanma ve affedilme gecesidir. Bu gece yapılacak özel dualar, namazlar ve tövbeler ile Berat Kandili'nin önemi idrak edilebilir.Berat Kandiliniz mübarek olsun. Kaynak: Berat Kandili nedir? Berat ne demek? Berat Gecesi'nin önemi ve anlamı
29 Nisan 2018 Pazar
En Büyük Nimet Allah'ın Cemalini Görmektir
Kıyamet gününde Allah-u Zülcelâl insanın günahlarını açığa çıkaracaktır. Bu dünyada insan günah işlediği zaman aynıdır ama kıyamet günü öyle değildir.
Ahirette bazı yüzler beyaz olacak bazı yüzler ise simsiyah olacak. Bu konuda Allah-u Zülcelâl ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:
“ O gün bazı yüzler vardır ki, ay gibi parıldayacaktır.” (Kıyamet; 22)
O gün bazı kişiler vardır ki, yüzleri sevimlidir, Rablerinin onlara karşı muamelesinden dolayı sevinçten pırıl pırıl parlamaktadır.
Ahiret nimetlerinden biri de, kişinin kendi Rabbinin cemalini görmesidir. Cennetin en büyük nimeti, Allah-u Zülcelâl’in cemalini görmektir. Allah-u Zülcelâl’in kullarına rahmetiyle ve meveddetiyle nazar eylemesi ve kulun da Allah-u Zülcelâl’in cemalini görmekten sürur içinde olması…
Allah-u Zülcelâl’in kullarına nazar etmesi de bambaşkadır. Cennet nimetlerinin içinde insanın hayal bile edemeyeceği şeyler vardır. Ama Allah'ın kullarına bakmasının yanında hiçbir şey değildir. O gün Allah-u Zülcelâl kullarına dünyadaki gibi bakmaz.
O gün insanın cennetlik mi olduğu cehennemlik mi olduğu yüzünün siyah veya beyaz olmasıyla ortaya çıkacaktır.
Dünya Ahiretin Tarlasıdır
Dünya ahiretin mezraı, yani ekim yeri, tarlasıdır. Dünyada ne tohum atarsan ahirette onu biçersin. İbadet, taat, zikir, Allah sevgisine dair şeylerin tohumunu bu dünyada atarsan ahirette cennet nimetleri ve Allah'ın rızasını biçeceksin. Eğer insan bu dünyada günah tohumları atarsa o zaman ahirette cehennem azabı ve Allah'ın gazabını biçecektir.
Allah-u Zülcelâl’in nimetlerini kazanmak ve Allah-u Zülcelâl’in cemalini görmek için Allah'ın ibadetiyle ve muhabbetiyle oluyor. İnsan kendi nefsine zulüm yapıyor, kendine yazık ediyor. Hem dünya selametimiz hem ahiret selametimiz Allah'a kulluk yapmakla mümkündür.
Bazı insanlar dünya işleri bozulduğu zaman Allah'a kullukları da bozuluyor. Bu çok yanlıştır. Sen ne kadar Allah'a yalvarırsan işlerin düzelecektir, ne kadar kulluğunu bozarsan o kadar işlerin kötüye gidecektir.
Peygamberler dahi, onların başına bir bela geldiği zaman hemen namaza dururlardı. Böyledir, Allah-u Zülcelâl kullarına karşı, kulları kendisine karşı nasıl ise öyle muamele eder. Yani kul yardımı Allah'tan bilir, Allah'a yönelirse Allah-u Zülcelâl de onun imdadına yetişir. Ama kul gafil olursa Allah-u Zülcelâl de onu gafleti içinde bırakır.
İbrahim Ethem rahmetullahi aleyh bir gün çölde bir çobana rastlamıştı. Ona sordu:
“Suyun var mıdır?”
“Var,” dedi ve bir kayanın yanına gidip asasını vurunca kayadan su fışkırdı. İbrahim Ethem şaşkınlıkla bakakaldı. Çoban dedi ki,
“Hiç öyle bakma. Eğer sen Allah için olursan Allah-u Zülcelâl de senin yardımına yetişir.”
İnsan ne kadar Allah'a karşı kulluk zikir ve taatlerini yaparsa Allah-u Zülcelâl de insana o kadar yardımcı olur. Bak hem dünyada hem ahirette…
Güzel Ahlakın Önemi
Biz bu hizmetimizi insanlarla birlikte yapıyoruz onun için insanlara karşı güzel ahlaklı olmamız lazımdır. Güzel ahlak, sahibini kıyamet gününde yüzü aydın olanlardan yapacaktır, inşallah.
Bak Peygamber aleyhisselatu vesselam bir hadis-i şerifinde buyuruyor ki:
"Kıyâmet günü, mü'minin mizanında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur. Allah-u Zülcelâl çirkin düşük söz (ve davranış) sahiplerine buğzeder." (Tirmizî, Birr, 62; Ebu Dâvud, Edeb 8)
İnsanın güzel ahlakı mizanın sağ kefesine girdiği zaman, öbür kefesinde ne kadar hata olsa da ondan daha ağır gelecektir. Kötü konuşan ve kötü davranan şahsa karşı ise Allah-u Zülcelâl buğzediyor.
Güzel ahlak nedir?
Güzel ahlak, güler yüzlü, yumuşak huylu olmaktır. O zaman güzel ahlaklı olmuş oluyorsun. Onun için elimizden geldiği kadar mümin kardeşlerimize karşı güzel ahlaklı olalım, iyi davranalım. Bunlar bizim için kıyamet gününde kurtuluş vesilesidir.
Yine Resulullah aleyhissalatu vesselam bir hadis-i kudside buyurdular ki:
"Allah-u Zülcelâl şöyle hükmetti: "Benim rızam için birbirlerini sevenlere, benim için bir araya gelenler, benim için birbirlerini ziyaret edenlere ve benim için birbirlerine harcayanlara muhabbetim vacip olmuştur." (Muvatta, Şi'r 16)
Müminlerin birbirlerinin yanında oturmaları da, Allah'ın onlar üzerinde muhabbetinin vacip olmasına bir sebeptir. Birbirlerini Allah için ziyaret ederlerse yine Allah'ın sevgisi onlara vaciptir. Birbirlerine bir ikramda bulunmak, bir çay vermek de yine aynıdır.
İnsan iki şeyden ibarettir, biri zahiri vücut, bir de manevi bir vücudu vardır. İnsanın manevi vücudu akıldır, iradedir. Allah-u Zülcelâl insanı bütün mahlûklardan akıl ile üstün kılmıştır. Allah-u Zülcelâl;
“Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.” (İsra, 70) buyurmuştur.
Öbür hayvanlarda akıl yoktur ve onlar bizim için yaratılmıştır. Dikkat ederseniz, onların etlerinden, sütlerinden istifade ediyoruz. Peki biz niçin yaratılmışız? Allah için, Allah'a ibadet yapmak için…
Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimede buyuruyor:
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 56)
İkincisi insan manevi olarak takva ile üstün olur. Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimede buyuruyor:
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'na karşı en takvalı olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” (Hucurat, 13)
Peygamber aleyhisselatu vesselam da buyuruyor ki:
“Bir mü'minin diğer mü'min kardeşlerine karşı hali, birbirini bağlayıp destekleyen bir binanın tuğlaları gibidir.”(Müslim, Birr, 65)
Nasıl ki bir duvardaki tuğlalar birbirini sımsıkı tutmasıyla bir bina meydana geliyorsa, müminler de birbirlerine karşı öyledir. Birbirimize merhamet etmezsek Allah da bize merhamet etmez. Biz birbirimize karşı merhametli olacağız ki, Allah da bize merhamet etsin.
Hayra Anahtar Şerre Kilit Ol!
Allah-u Zülcelâl bir hadis-i kudside şöyle buyurduğunu Peygamber aleyhisselatu vesselam bize haber veriyor:
"İnsanlardan öyleleri var ki; hayrın (önünü açan) anahtarlar gibidir ve şerrin de (önünde duran, ona mani olan) sürgüler gibidir. Kimisi de şerrin anahtarı ve hayrın sürgüsü gibidir. Yüce Allah'ın, hayrın anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere ne mutlu! Yazıklar olsun Yüce Allah'ın şerrin anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere!" (İbn Mace, Sünnet, 19)
Mesela bir binanın içinde çok hayırlı, güzel şeyler var ise, o binanın kapısı kapalı ve kilitli ise, onun anahtarını elinde tutan kişi ancak onu açabilecektir. Ancak o anahtarla o kapıyı açarsa o hayır hazinesinin kapısını açarsa insanlar ondan faydalanacaktır. İşte bir insan böyle olursa, ona ne mutlu. O adeta bir hayır deposudur, hayır hazinesidir. Onun için elimizden geldiği kadar herkese, hatta hayvanlara karşı dahi merhametli olalım.
Allah-u Zülcelâl “Veyl olsun ona,” diyor, kime diyor? Şerre anahtar olana diyor. Veyl, cehennemde bir vadinin adıdır; o kadar korkunçtur ki, cehennem bile ondan Allah'a sığınır demişlerdir. Hep şerre sebep olan, şerrin anahtarı olan kişiye de veyl olsun diyor Allah azze ve celle.
Onun için Allah'a yalvaralım, bizi hayır anahtarı yapsın. Onun için çok kolaydır. Biz de elimizi açtığımız zaman “Allahım bizi hayır anahtarı yap,” diyelim.
Kendini insanlara sevdirmek, onlarla iyi geçinmek, akıllı insanın alametidir. Peygamber Efendimiz böyle demiştir. İmandan sonra akıllı insanın alameti, insanlarla iyi geçinmektir ve daima emri bil maruf, nehyi anil münkeri anlatmaktır. Yani Allah'ın emri olan iyi işlerin yapılmasını teşvik etmek, Allah'ın sevmediği şeylerin de yapılmaması için nehyetmek, yani kötülüğünü anlatmaktır. Hem iyi kişilere, hem kötü kişilere…
Senin nasihatini kabul ederse hay hay, etmezse de sen görevini yerine getirdin, Allah senden kabul etti inşallah.
Peygamber aleyhisselatu vesselam buyuruyor:
“Merhamet, ancak şakî olanın kalbinden alınır.” (Tirmizî, Birr, 16/1923)
Şaki, cehennemlik demektir, Allah'ın yanında kötü bir kimsedir neuzubillah.
Daima Allah-u Zülcelâlin zayıf mahlukatına merhamet edelim. İster hasta olsun, ister zayıf olsun… Peygamber aleyhisselatu vesselam buyuruyor ki:
"Güçsüz ve düşkünleri araştırıp bana getirin, (ihtiyaçlarını karşılayayım). Çünkü siz ancak içinizdeki güçsüzler sayesinde yardım görüyor ve rızıklandırılıyorsunuz." (Tirmizî, Cihad, 21/24)
Allah-u Zülcelâl aramızdaki zayıflar sebebiyle bize yardım eder. Sübhanallah, İslam ne kadar güzel bir dindir. Eğer herkes böyle merhametli olursa dünya adeta cennet olur. Onun tersi de cehennem oluyor.
Biz Allah-u Zülcelâl’e muhtacız. Zengin olsak da muhtacız. Mesela hasta oluyoruz. Bütün dünya bizim olsa da yine Allah'a muhtacız. Onun için muhtaç olduğumuzu düşünüp kulluk vazifemizi yerine getirelim.
Bir adam Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselleme;
“Ya Rasulallah, ben iyi miyim yoksa kötü müyüm? Bunu nasıl bilebilirim?” diye sormuştu. Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam da şöyle buyurmuştur:
“Komşuların senin hakkında ‘İyi insandır,’ derse iyi bir insansın. Onların, ‘Kötü iş yaptın’ dediğini duyarsan da kötü yapmışsındır.” (ibn Mâce, Zühd, 25)
İnsan kendi kendine “Ben iyiyim,” derse faydası yok, ama insanlar senin ahlakından memnun ise “İyi insandı,” derse, o zaman gerçekten iyi insansın demektir. Bir insan öldüğü zaman arkasından dört kişi, “Biz onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz,” derse Allah-u Zülcelâl;
“Ben sizin şahitliğinizi kabul ettim, sizin bilmediğiniz hatalarını da affettim.” Diyor ve onu cennetine koyuyor.
İnsanlar şerrine şahitlik ederse o zaman Allah azze ve celle, “Ben sizin şerri hakkındaki şahitliğinizi kabul ettim, ona azab edeceğim” diyor. Onun için elimizden geldiği kadar güzel ahlaklı olalım.
Bakıyoruz bir kişi ölüyor, tabi ki insanlar arkasından konuşuyor. Ya diyorlar ki, “İyi insandı,” veya “Allah affetsin, şöyleydi, böyleydi,” diye anlatıyorlar tabi… işte şahitlik böyledir.
Allah Severse Kullarına Sevdirir
Elimizden geldiği kadar Allah'a karşı dosdoğru kul olalım, Allah-u Zülcelâl onların dilini iyiye çevirsin. O da Allah'ın elindedir… Allah bir kulunu sevdi mi, onu gökte meleklere ve yeryüzünde müminlere sevdirir.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu kaydedilmektedir:
Allah Teâlâ bir kulu sevdiği zaman Cebrâil’e:
“Ben filanı seviyorum onu sen de sev!” diye emreder. Cebrâil onu sever ve sonra gök halkına:
“Allah filanı seviyor, onu siz de seviniz,” diye seslenir. Gök halkı da o kimseyi sever, sonra yeryüzündekilerin kalbinde o kimseye karşı bir sevgi uyanır.
Allah Teâlâ bir kula buğzettiği zaman, Cebrâil’e:
“Ben, filanı sevmiyorum, onu sen de sevme!” diye emreder. Cebrâil de onu sevmez. Sonra Cebrâil gök halkına:
“Allah filan kişiyi sevmiyor, onu siz de sevmeyin,” der.
Göktekiler de o kimseyi sevmezler. Sonra da yeryüzündekilerde o kimseye karşı bir kin ve nefret uyanır. (Müslim, Birr 157)
İşte Allah-u Zülcelâl bir kuldan razı olunca böyle herkese sevdirir. Eğer bir kul güzel ahlakı sırf Allah için yaparsa Allah-u Zülcelâl onu böyle sevdiriyor.
Bir adam, bir evliyaya sormuştu:
“Ben kendimi nasıl düzeltebilirim? Kendimi düzeltmek istiyorum ama düzeltemiyorum.”
Evliya ona şöyle dedi:
“Sana bir şey söyleyeceğim, onu devamlı yap.”
“Ne yapacağım?”
“Önüne bir günah geldiği zaman düşün, bu günah seni nereye götürecek?”
Tabi insan düşününce, günah işlemek insanı Allah'ın gazabına götürüyor, o zaman da cehennem azabına müstehak ediyor. Tabi insanlar yanında da, o günah bir kabahattir, pis bir şeydir, kimse sevmiyor onu.
O zaman insan düşününce, “E, dünyada ve ahirette beni bu hale koyan günahı ne diye işleyeceğim? Yazık değil mi bana? Bir de Allah'ın merhametini bir düşüneyim, Allah ne kadar merhametlidir. Geçmiş günahlara tevbe ettiğim zaman tevbemi kabul ediyor.” Diyecek öyle değil mi?
İşte böyle düşününce insan kolay kolay o günahı yapmıyor.
Allah-u Zülcelâl hem insanı, hem insanın yaptığı işleri, amellerini, yaptığı hareketleri yaratıyor. Eğer Allah-u Zülcelâl senin imanını, ahlakını, ihlasını severse sana kötü bir amel yaptırmaz.
Allah-u Zülcelâl’e tevbe edelim, tevbe insanı Allah'ın dostu yapıyor. Bir insan Allah'ın dostu olursa Allah-u Zülcelâl dostuna günah yaptırmaz. Eğer yapmışsa bile ona tevbe nasip eder, yine o günahı sevaba çevirir, onu cennete koyar.
Allah-u Zülcelâl bir kuluna böyle yaparsa dünya da o kulundur, ahiret de o kulundur. Çünkü o kuluna hep razı olacağı amelleri işlemeyi nasip edecektir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Blog Arşivi
-
►
2008
(34)
- ► 06/22 - 06/29 (5)
- ► 09/21 - 09/28 (1)
- ► 10/12 - 10/19 (4)
- ► 10/19 - 10/26 (3)
- ► 10/26 - 11/02 (2)
- ► 11/02 - 11/09 (5)
- ► 11/09 - 11/16 (6)
- ► 11/16 - 11/23 (7)
- ► 12/21 - 12/28 (1)
-
►
2009
(16)
- ► 01/11 - 01/18 (1)
- ► 03/01 - 03/08 (1)
- ► 04/26 - 05/03 (1)
- ► 06/14 - 06/21 (2)
- ► 06/21 - 06/28 (1)
- ► 06/28 - 07/05 (2)
- ► 07/05 - 07/12 (2)
- ► 07/19 - 07/26 (1)
- ► 09/20 - 09/27 (1)
- ► 09/27 - 10/04 (1)
- ► 11/08 - 11/15 (1)
- ► 11/15 - 11/22 (2)
-
►
2010
(16)
- ► 04/11 - 04/18 (3)
- ► 05/02 - 05/09 (1)
- ► 06/06 - 06/13 (1)
- ► 06/13 - 06/20 (1)
- ► 06/27 - 07/04 (3)
- ► 10/03 - 10/10 (2)
- ► 10/17 - 10/24 (1)
- ► 10/24 - 10/31 (1)
- ► 10/31 - 11/07 (1)
- ► 11/21 - 11/28 (1)
- ► 11/28 - 12/05 (1)
-
►
2011
(22)
- ► 01/02 - 01/09 (1)
- ► 01/23 - 01/30 (1)
- ► 02/20 - 02/27 (1)
- ► 03/06 - 03/13 (2)
- ► 05/15 - 05/22 (1)
- ► 05/29 - 06/05 (1)
- ► 06/12 - 06/19 (1)
- ► 07/10 - 07/17 (2)
- ► 07/31 - 08/07 (9)
- ► 10/02 - 10/09 (1)
- ► 10/09 - 10/16 (1)
- ► 11/20 - 11/27 (1)
-
►
2012
(38)
- ► 01/01 - 01/08 (1)
- ► 01/08 - 01/15 (1)
- ► 01/22 - 01/29 (2)
- ► 01/29 - 02/05 (1)
- ► 02/26 - 03/04 (1)
- ► 04/08 - 04/15 (1)
- ► 04/22 - 04/29 (1)
- ► 05/06 - 05/13 (1)
- ► 05/13 - 05/20 (1)
- ► 05/27 - 06/03 (1)
- ► 06/17 - 06/24 (1)
- ► 06/24 - 07/01 (1)
- ► 07/01 - 07/08 (2)
- ► 07/15 - 07/22 (1)
- ► 07/29 - 08/05 (1)
- ► 08/05 - 08/12 (1)
- ► 08/12 - 08/19 (1)
- ► 08/26 - 09/02 (1)
- ► 09/02 - 09/09 (1)
- ► 09/09 - 09/16 (1)
- ► 09/16 - 09/23 (1)
- ► 09/23 - 09/30 (1)
- ► 09/30 - 10/07 (1)
- ► 10/14 - 10/21 (2)
- ► 10/28 - 11/04 (1)
- ► 11/04 - 11/11 (1)
- ► 11/11 - 11/18 (1)
- ► 11/18 - 11/25 (3)
- ► 12/02 - 12/09 (1)
- ► 12/09 - 12/16 (1)
- ► 12/16 - 12/23 (1)
- ► 12/23 - 12/30 (1)
- ► 12/30 - 01/06 (1)
-
►
2013
(32)
- ► 01/06 - 01/13 (1)
- ► 01/13 - 01/20 (1)
- ► 01/20 - 01/27 (1)
- ► 02/10 - 02/17 (2)
- ► 02/17 - 02/24 (1)
- ► 02/24 - 03/03 (2)
- ► 03/03 - 03/10 (1)
- ► 03/10 - 03/17 (1)
- ► 03/17 - 03/24 (1)
- ► 03/31 - 04/07 (2)
- ► 04/07 - 04/14 (1)
- ► 04/14 - 04/21 (2)
- ► 04/21 - 04/28 (3)
- ► 04/28 - 05/05 (1)
- ► 05/12 - 05/19 (2)
- ► 05/26 - 06/02 (1)
- ► 06/02 - 06/09 (1)
- ► 06/09 - 06/16 (1)
- ► 07/07 - 07/14 (1)
- ► 07/28 - 08/04 (1)
- ► 12/01 - 12/08 (1)
- ► 12/08 - 12/15 (1)
- ► 12/15 - 12/22 (1)
- ► 12/22 - 12/29 (1)
- ► 12/29 - 01/05 (1)
-
►
2014
(52)
- ► 01/05 - 01/12 (1)
- ► 01/19 - 01/26 (1)
- ► 01/26 - 02/02 (4)
- ► 02/02 - 02/09 (1)
- ► 02/09 - 02/16 (2)
- ► 02/16 - 02/23 (1)
- ► 03/02 - 03/09 (1)
- ► 03/16 - 03/23 (1)
- ► 03/30 - 04/06 (1)
- ► 04/06 - 04/13 (2)
- ► 04/13 - 04/20 (2)
- ► 04/20 - 04/27 (2)
- ► 04/27 - 05/04 (1)
- ► 05/04 - 05/11 (1)
- ► 05/11 - 05/18 (2)
- ► 05/18 - 05/25 (1)
- ► 05/25 - 06/01 (1)
- ► 06/01 - 06/08 (1)
- ► 06/08 - 06/15 (1)
- ► 06/15 - 06/22 (1)
- ► 06/22 - 06/29 (1)
- ► 06/29 - 07/06 (1)
- ► 07/06 - 07/13 (1)
- ► 07/13 - 07/20 (2)
- ► 07/20 - 07/27 (1)
- ► 07/27 - 08/03 (1)
- ► 08/03 - 08/10 (1)
- ► 08/10 - 08/17 (1)
- ► 08/17 - 08/24 (1)
- ► 09/14 - 09/21 (2)
- ► 09/21 - 09/28 (1)
- ► 09/28 - 10/05 (1)
- ► 10/05 - 10/12 (1)
- ► 10/12 - 10/19 (1)
- ► 10/26 - 11/02 (1)
- ► 11/02 - 11/09 (1)
- ► 11/09 - 11/16 (1)
- ► 11/16 - 11/23 (1)
- ► 11/23 - 11/30 (1)
- ► 12/07 - 12/14 (1)
- ► 12/14 - 12/21 (1)
- ► 12/21 - 12/28 (1)
-
►
2015
(25)
- ► 01/04 - 01/11 (1)
- ► 01/11 - 01/18 (1)
- ► 01/18 - 01/25 (1)
- ► 01/25 - 02/01 (1)
- ► 02/08 - 02/15 (1)
- ► 02/22 - 03/01 (1)
- ► 03/01 - 03/08 (1)
- ► 03/08 - 03/15 (1)
- ► 03/15 - 03/22 (1)
- ► 04/12 - 04/19 (1)
- ► 04/19 - 04/26 (1)
- ► 05/10 - 05/17 (1)
- ► 05/17 - 05/24 (3)
- ► 06/07 - 06/14 (1)
- ► 06/21 - 06/28 (1)
- ► 07/12 - 07/19 (1)
- ► 07/19 - 07/26 (1)
- ► 10/18 - 10/25 (1)
- ► 10/25 - 11/01 (1)
- ► 11/01 - 11/08 (1)
- ► 11/29 - 12/06 (1)
- ► 12/13 - 12/20 (1)
- ► 12/20 - 12/27 (1)
-
►
2016
(3)
- ► 01/24 - 01/31 (1)
- ► 05/01 - 05/08 (2)
-
▼
2018
(24)
- ► 02/25 - 03/04 (1)
- ► 03/04 - 03/11 (5)
- ► 03/18 - 03/25 (2)
- ► 04/08 - 04/15 (2)
- ▼ 04/29 - 05/06 (9)
- ► 05/06 - 05/13 (1)
- ► 06/03 - 06/10 (2)
- ► 07/15 - 07/22 (1)
- ► 08/19 - 08/26 (1)
-
►
2019
(2)
- ► 04/14 - 04/21 (1)
- ► 09/22 - 09/29 (1)
-
►
2020
(1)
- ► 02/16 - 02/23 (1)
-
►
2021
(1)
- ► 04/11 - 04/18 (1)
-
►
2022
(1)
- ► 03/20 - 03/27 (1)
ÇOCUKLARA GÜZEL ALIŞKANLIKLARI NASIL KAZANDIRABİLİRİZ?
Doğruluk, dürüstlük, merhamet, diğerkâmlık, adalet gibi güzel ahlakın emarelerini çocuklarında görmek, her anne babanın isteği ve emelidir. ...
-
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Hased etmekten sakının. Çünkü hased, sevaplar...
-
Bir imtihan diyarıydı Uhud… Bedir’de ilk mağlubiyetlerini alan müşrikler, daha kalabalık bir orduyla, Uhud Dağı eteklerine kadar gelmişlerd...
-
Osmanlı Devleti’nde nikâh akitleri ya bizzat kadılar veya kadıların verdiği izinnâme ile yetkili kılınan imamlar tarafından yapılırdı. Şer‘i...