Wikipedia

Arama sonuçları

18 Nisan 2013 Perşembe

RESULULLAH’IN SEVGİSİZLİK TEDAVİSİ

Çocuklara sevgi aşılamanın yolu
Sevgisizliğin çaresi


Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin talebeleri olan Sahabeler, kalplerini sürekli denetlemişler ve sevgisizliğe asla geçit vermemişlerdir. Onları mide açlığından çok, gönül açlığı ilgilendirmiştir. O güzel gönüllü insanlar, yüreklerindeki sevginin azalmasıyla tedirgin olmuşlar, hemen sevgilerini yeniden coşturmanın yolunu aramışlardır…

Ne mutlu onlara ki, en muhteşem gönül doktorunu da yanı başlarında bulmuşlar ve dertlerine en etkili, en evrensel reçeteleri yazdırmışlardır.

İşte, onlardan biri, Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme gelir ve kalbinin katılaştığından dertlenir. İnsanlığın gönül doktoru Efendimiz, kıyamete kadar geçerliliğini yitirmeyecek olan muhteşem reçetesini yazıverir: “Kalbinin yumuşamasını dilersen, ya bir fakiri doyur ya da bir yetimin başını okşa.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2, 263)

Anne babanın ve özellikle de bütün eğitimcilerin gözleri gönüllerinde olmalı, sürekli sevgi düzeylerini denetlemelidirler. Çünkü asıl açlık, gönül açlığıdır. Gönlün sevgi seviyesi düşükse çocuklara karşı davranışımızı doğru ayarlama imkânımız kalmaz. Bir başka deyişle, sevgisiz eğitim olmaz. Bu düşüncelerimi dile getirdiğim bir konferansımda, dinleyicilerime sormuştum:
- Peki, siz acaba son kez ne zaman bir yetimin ya da öksüzün başını okşadınız? Bir beyefendi hemen elini kaldırdı ve içimi ezen şu cevabı verdi:
- Hocam! Sen bırak öksüzü yetimi de bize, çocuklarımızın başını en son ne zaman okşadığımızı sor!

İşte, bu ilgisizlik, sevgisizlik bataklığını günden güne derinleştiriyor. Fakiri, yetimi, öksüzü koruyup kollayan, aslında asıl iyiliği kendine yapıyor. Çünkü bu suretle, sevgisini bereketlendirip gönlünü çoraklaşmaktan kurtarıyor.

Şartsız sevginin Sultanı

Sevgisine karşılık beklememek, aldığına bakmaksızın vermek duygusunda, Efendimiz aleyhissalâtu vesselam eşsiz bir örnektir. Bu özelliği sebebiyle, Rabbimiz, o Güzeller Güzeli’ni kendi sıfatlarıyla övmüş ve “Sen, müminlere Rauf ve Rahim’sin” buyurmuştur. Tevbe Suresi’nin 128. ayeti, hepimizin ezberinde, hep canlı ve taze olarak bulunmalıdır: “And olsun ki, size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona pek ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere çok şefkatli, çok merhametlidir.”

Kendisine düşmanlık eden inançsızlara bile gönlünü açmayı, onları da kurtarmaya çalışmayı inanılmaz derecede ileri götürmüş, bu yüzden de Rabbimiz tarafından şöyle uyarılmıştır: “Demek sen, bu söze (Kur’an’a) inanmazlarsa arkalarından üzülerek, âdeta kendini tüketeceksin! (Kehf; 6)

Hâlbuki Efendimiz aleyhissalâtu vesselamın görevi, sadece hakikati duyurmaktır. Ancak onun emsalsiz sevgi ve şefkatle dolu gönlü, adeta hiç kimsenin cehenneme gitmesine razı olamıyor. “İnanmıyorlar” diye, kendini kahredecek, paralayacak derecede üzüntülere düşüyor. Ve O’nu, bu hali sebebiyle Rabbimiz uyarıyor ve bu dünyanın bir imtihan dünyası olduğunu bildirerek teselli ediyor.

Ve başka bir ayet-i kerimede buyuruyor ki, “Sen, şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir.” (Yusuf; 103)

Yine Rabbimiz, O’nun şefkat ve sevgisinin nasıl bir sonuç doğurduğunu şöyle açıklamıştır: “Allah’tan bir rahmet eseridir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer sen kaba, katı yürekli olsaydın, onlar çevrenden dağılır giderlerdi.” (Âl-i Îmrân; 159)

Yüceler Yücesi, bu özelliği sebebiyle, hem Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemi övmüş hem de O’nun bu güzel vasfını bizlere örnek göstermiştir.

Kötüler için çırpınır,
Günahkârlar için gözyaşı döker.
Hayatı sevgi ve şefkatten ibaret.
Bizlere örnek; bir ders, ibret...



Peki, bizler, onun inançsız karşıtlarına davrandığı gibi davranabiliyor muyuz çocuklarımıza!..

Bu kadarını bile başarabilsek, çocuklarımız, yüreklerini hiçbir şekilde koparmazlar bizden. Hem gerçekten insan olurlar hem de her şartta seven, gerçek kişiler haline gelirler.

“Çocuklarınıza yardımcı olunuz!”

Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurur: “Her doğan çocuk, muhakkak İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra anasıyla babası onu; Yahudi, Nâsrâni veya Mecûsî yaparlar…” (Sahih-i Buhari)

Gerçekten de çocuklar doğuştan tertemizdir. Bütün kötülükleri sonradan öğrenir. Yani, içine doğdukları dünya, onları rengine boyar, kendisine benzetir.

Efendimiz aleyhissalâtu vesselam, “Çocuklarınıza iyilik üzere olmaları hususunda yardımcı olunuz” buyurmuş, bu yardımın nasıl olacağını uygulayarak da göstermiştir. Mesela, yemek sırasında, mevcut duruma müdahale edip doğrusunu yaptırır. Yemeğe besmele ile başlamayı, sağ elle ve kendi önünden yemeyi, bizzat tatbik ederek öğretir...

Ceza denince, bazı anne babaların aklına ilk önce dayak geliyor. Oysaki bu ceza şekli, akla en son ve bütün çözümlerin tükendiği noktada gelmeli; mümkünse hiç uygulanmamalı.
 


Sevgili Peygamberimiz, dayağa izin verir ama ona öyle bir sınırlama getirir ki dayak sertçe bir masaja ve kendine getirme harekâtına döner. Çünkü yüze, başa, karna, kasığa vurmayı ve dayağa kendini tatmin duygusunu katmayı yasaklamıştır. Dayak, çocuğu yaralamamalı ve sağlığını bozacak şekle gelmemeli. Çünkü maksat, çocuğun canını yakmak değil, suçu önlemek ya da hatadan vazgeçirmektir.

Çocuklara olan sevgisi ise dillere destandı. Buyururdu ki, “Çocuklarınızı öpüp seviniz. Her öptüğünüzde cennetteki makamınız bir derece yükselir.”

Akra b. Haris, Efendimizin Hz. Hasan’ı öptüğünü görünce:
- Benim on çocuğum var ama hiçbirini öpmedim, dedi. Efendimiz aleyhissalatu vesselamın, verdiği ibretli cevabı, mutlaka duymuş olmalısınız:
- Merhamet etmeyene, merhamet edilmez.

Bir başka zaman da Efendimiz aleyhissalatu vesselama bir bedevi geldi ve hayretle:
- Demek siz çocukları öpüyorsunuz, oysa biz onları hiç öpmeyiz, dedi. Bunun üzerine, şefkat madeni Efendimiz aleyhissalatu vesselam şöyle buyurdu:
- Yüce Allah, senin kalbinden merhameti kaldırmışsa ben ne yapayım!

Sevgisini, sadece çocuklarına, torunlarına, söylemezdi. Bu sevgiden bütün çocuklar nasiplenmiştir. Dostlarının çocukları, öksüzler, yetimler, hicret sırasında Medine’de kendisini karşılayan kız çocukları, düğünden dönen çocuklar, hatta başka din mensuplarının çocukları... Bunların hepsi, O muhteşem yüreğin muhabbetinden gıdalanmıştır.

Seven insanların en güzeli

Güzeller Güzeli, “Çocukları şefkatle kucaklar, bağrına basardı.” Bir dizine Usame’yi, diğerine de Torunu Hasan’ı alarak, “Allah’ım, bunları sev, çünkü ben onları seviyorum” buyururdu. İbn Abbas’ı da bağrına basarak, “Allah’ım ona Kitap’ı öğret” diye, dua ettiğini biliyoruz.

Bir defasında, hasta torununu ziyarete gitmiş, çocuğun durumuna çok üzülmüş ve ağlamıştı.
- Niçin ağlıyorsunuz, ey Allah’ın Resulü? Diye soranlara, şu cevabı vermişti:
- Bu, merhamettir. Allah, onu dilediği kulunun kalbine koyar. Ve ancak merhametli kullarına, rahmetiyle muamelede bulunur.

Güzeller Güzeli’nin bir âdeti de çocukları omzunda taşımasıydı. Bir gün, Hz. Hasan’ı omzuna oturtmuş, sokakta gidiyordu. Karşısından gelen sahabe, bu manzarayı görünce, “Ey Hasan, ne güzel bir bineğin var. Senden önce hiç kimsenin, bu kadar güzel bir biniti olmadı” dedi. Bunun üzerine Efendimiz aleyhissalâtu vesselam, “Ama amcası, binici de ne güzel!” buyurdu.

“Gözümün nuru” diye tarif ettiği namazda, hem de Allah’a en yakın olduğu secde sırasında, Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin radıyallahu anhum, Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin sırtına binerlerdi. Güzeller Güzeli, çocuklar incinmesinler diye, secdesini uzatırdı.

Bazen torununu kucaklamış olarak namazını kılar, bazen de torunlarını zor durumda görüp hutbesine ara verir. Onları kucağına alıp tekrar minbere çıkar ve hutbesine devam buyururlardı.

Bazen kucağına aldığı bebekler, üzerini ıslatırdı. Efendimiz, bundan dolayı asla kızmaz, yüzünü asmaz, sadece temizlik için su ister, kirlenen yeri kendisi yıkardı.

Bir defasında, Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, sabah namazını her zamanki gibi uzunca kıldırmayı arzu etti. Fakat namaza başlayınca, cemaatteki hanımlardan birinin çocuğu, “Anneee! Anneee!” diye ağlamaya başladı. Güzeller Güzeli, bu feryada dayanamadı ve namazı düşündüğünün aksine, çok kısa kıldırdı.

Hazreti Rasulullah Efendimiz, hasta çocukları ziyarete gider ve onların tedavileriyle de yakından ilgilenirdi. Efendimize bir ara hizmet etmiş bulunan bir Yahudi çocuğu hastalanmıştı. Onu da ziyaret etti ve şefkatini göstererek ilgilendi. Bu durumdan çok etkilenen ve mutlu olan çocuk, İslam’a yöneldi.

O, yolda ve yorgun gördüğü çocukları devesine bindirir, onları böylece şereflendirip sevindirirdi. Kuşu ölmüş bir çocuğa, taziye ziyaretinde bulunma inceliğini bile göstermiştir.

“Çocuklarla çocuklaşın” buyuran Güzeller Güzeli, bu tavsiyesini bizzat uygulamış; onlara hediyeler vererek, şakalar yaparak, sevgi iletişimini çok güçlü kurmuştur.

Evet, babaların en güzeli böyleydi. O en güzel baba, herkese babalık yaptı; herkes de O’nun kucağına koştu.

Şimdi, O’nu seven babalar, bu yüreğin neresinde? Eğitimin olmazsa olmaz ilk şartı, sevgi merkezli olmasıdır. Çünkü eğitim her şeyden önce yürek işidir.

14 Nisan 2013 Pazar

Kutlu doğum anısına 40 hadisi

  • RASÜLÜLLAH (SAV)’IN SÖZLERİNDEN İNCİLERKIRK HADİSİ ŞERİF
  • . 1) “Kim hakkımda kasden yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın.” (Sahihi Müslim Mukaddime 2)
  • 2) İnsanlardan çoğunun kıymetini bilmediği iki nimet vardır: sıhhat ve boş vakit. Buhari, Rikak, 1.
  • 3) İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16.
  • 4)Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefr et ettirmeyiniz. Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6.
  • .5) “Peygamberimiz (s.a.s.) çok öfkeli bir şekilde üç defa, " Burnu yere sürtülsün (yazıklar olsun okimseye), " dediğinde Ashab-ı Kiram; "Kimdir o? Ey Allahın Resulü! " diye sorunca; "Ana-babası veya bunlardan birisi yanında ihtiyarladığı hâlde, Cennete giremeyip Cehennemi boylayan kimse" der.
  • 6) Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. Tirmizî, İlm, 14.
  • 7) Her ümmetin denendiği bir fitne vardır.benim ümmetimin fitnesi de maldır. Tirmizi, Zühd, 26.
  • 8) Nerede olursan ol Allah’a karşıgelmekten sakın; yaptığın kötülüğünarkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. Tirmizî, Birr, 55.
  • 9) Kulun rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. İşte bu nedenle secdede çokça dua ediniz. Müslim, salat, 215.
  • 10) İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58.
  • 11) Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyledüzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.
  • 12) İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlaradokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir degecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 12.
  • 13) Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta’, Akdıye, 31.
  • 14) Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü’min)kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.
  • 15) Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim,(mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.
  • 16) İman etmedikçe cennete giremezsiniz,birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 56.
  • 17) Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.
  • 18) Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç gündenfazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. Buhârî, Edeb, 57, 58.
  • 19) Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.
  • 20) Peygamber (sav) şöyle istiaze ederlerdi: "Allahım! Aczden, tembellikten, korkaklıktan, düşkünlük derecesine varanihtiyarlıktan, cimrilikten sana sığınırım. Keza, kabir azabından sana sığınırım. Hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım." Buhari, Daavat 38, 40, 42, Cihad 25; Müslim, Zikr 52,
  • 21) (Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır.Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır.Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. Tirmizî, Birr, 36.
  • 22) Allah sizin ne dış görünüşünüze ne demallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9;Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.
  • 23) Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. Tirmizî, Birr, 3.
  • 24) Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın evladına duası. İbn Mâce, Dua, 11.
  • 25) Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. Tirmizî, Birr, 33.
  • 26) Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır. Tirmizî, Radâ’, 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50.
  • 27) Küçüklerimize merhamet etmeyen,büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.
  • 28) Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: “Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüpgözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur. Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.
  • 29) İçinde Kur’an’dan bir şey bulunmayan kimse boş ve harap olmuş bir ev gibidir. Darimi, 3349.
  • 30) Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun.Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75.
  • 31) Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çoktavsiyede bulundu ki; ben (Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141.
  • 32) Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allahyolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78.
  • 33) Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.
  • 34) Münafığın alameti üçtür; konuştuğu zamanyalan söyler, söz verdiği zaman sözünü tutmaz ve kendisine emanet verildiğinde ona hıyanet eder. Buhari, iman, 23.
  • 35) Bizi aldatan bizden değildir. Müslim, Îmân, 164.
  • 36) Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden ya da affedilmedikçe) cennete giremezler. Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.
  • 37) İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz. İbn Mâce, Ruhûn, 4.
  • 38) Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.
  • 39) İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı isebütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.
  • .40) Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaatedin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz. Tirmizî, Cum’a, 80
  • Blog Arşivi

    ÇOCUKLARA GÜZEL ALIŞKANLIKLARI NASIL KAZANDIRABİLİRİZ?

    Doğruluk, dürüstlük, merhamet, diğerkâmlık, adalet gibi güzel ahlakın emarelerini çocuklarında görmek, her anne babanın isteği ve emelidir. ...

    Etiketler İSLAM